Hayatımı mahvettim. Üstelik bunu yaparken aklım başımdaydı. Hayatımı bile bile mahvetmemin tek bir sebebi vardı: Aşıktım ve dünyanın geri kalanının gözümde zerrece değeri yoktu.”
2000 yılında “Kekeme Çocuklar Korosu” kitabıyla yazın hayatına dikkat çekici bir giriş yapan Tarık Tufan o günden bu yana okurların beğenisini kazanan bir çok eser kaleme aldı. Yazarın son kitabı ve 10. romanı olan “Aşıklara Yer Yok” da bu duruma istisna değil. Hatta yazının devamında paylaşacağımız okur yorumlarını dikkate aldığımızda (ve makaleye eklemediklerimizi de hesaba katarak) Tarık Tufan’ın en sevilen üç kitabından biri olmaya aday gibi görünüyor demek yanlış olmaz.
“Akademisyen Orhan büyük bir tutkuyla bağlı olduğu Firdevs’in peşinden umutsuzca koşarken, bir yandan kendi geçmişindeki travmalarla diğer yandan Firdevs’in bir başka adama duyduğu hastalıklı aşkla mücadele etmektedir. Gece yarısı aldığı telefonla kendini sayfiye kasabası Saklıkuyu’da bulur. Geçmişte hastane olarak kullanılmış, Osmanlı sarayının ve İstanbul zenginlerinin sırlarıyla dolu eski bir köşkün odasına yerleşir. Hatıralarına hapsolmuş Defne’yle ve diğer komşularıyla tanışan Orhan, onların yaralı hikâyelerine ortak olurken, kendini buraya sürükleyen kaderi anlamaya çalışmaktadır. Firdevs’in birden ortadan kaybolmasıyla içine düştüğü merak, nefes kesen bir sonla cevap bulur.”
OKUR YORUMLARI
Bir ahir zaman bilgesi olarak isimlendirdiğim Tarık Tufan bu son romanı ile çok güzel bir eser armağan ediyor okurlara. Kadim zamanların bilgeliğini modern zamanların yalnızlığına merhem gibi sürüyor. Bu son romanı ile kendini daha da aşmış. Herkese şiddetle tavsiye ederim. Ruhu aşk yaraları ile dolu bir adam, deniz feneri, kimsesizler mezarlığı, akıl hastanesi ve birbirlerine bağlanan hayatlar. Tesadüf diye bir şey yoktur…
sessiz çığlık (Kitapyurdu)
Kitabı okurken ana karakter Orhan yüzünden duygu durumum sıkça değişti. Bazen sinirle yakasını ellerimin arasına alıp “Kendine gel Orhan!” demek isterken, bazen “Ah be Orhan yaktın kendini güzelim” diye merhamet doldum. Bir üniversite öğretim görevlisi iken, Firdevs’le tanışan ve ona karşı duyduğu mantıksız aşkı yüzünden hayatının savruluşunu izliyoruz. Zaten hangi aşkta mantık aranır ki? Yazarımız bu kısımlarda karşıklıksız aşkın doğurduğu hisleri gerçekten çok güzel anlatmış, yeri geliyor Firdevs’i ben beğeniyor oluyorum 🙂
Hatice Bahar Tuncer (1000Kitap)
Tarık Tufan… Çoğu zaman hislerimi ifade edemediğimi fark ettiğim zamanlarda, hayatım hakkında soru işareti ile dolduğum anlarda ve yalnız olmadığımı kanıksama ihtiyacı duyduğum vakitlerde kalemine koştuğum yazar.
Orhan, Firdevs, Defne, sen ve ben’in dahil olduğu bu kurgu romanı okurken en çok düşüneceğiniz şey gerçekten kurgu mu? sorusu olacak zira ben kitabı bitirdim, üzerinden günler geçti araştırma dahi yaptım ama hala kitabın kurgu olduğuna inanamıyorum . Belki de Tufan’ın kitapları arasında bana hayatın içinden çıktığını en çok belli eden eseri bu oldu, bilemiyorum. Bu yüzden de kitaba baktıkça kalbimdeki parçaların bazıları varlığını yeniden hatırlatıyor.
Kübra @ruhberuh.h (Instagram)
Tarık Tufan yine kalemini konuşturmuş ve harikulade bir hikaye yazmış. Hikaye aslında “Şanzelize Düğün Salonu” kitabındaki hikayeye benziyor. Yine bir kadına umutsuzca aşık olan bir adam, aşık olduğu kadının umutsuzca bağlı olduğu yanlış kişi ve kadının sadece acı çekerken ya da boşluğa düştüğü anlarda onu seven adama sığınması. Özellikle kitapta Baki Semih‘i görünce yaşadığım kalp çarpıntısını kelimelerle tarif edemem. Tarık Tufan satırlarında tanıdık bir isim görmek yüreğimi dağladı. Şanzelize Düğün Salonu romanına aşık olmam da bunu tetiklemiş olabilir. Yine Kaybolan romanın karakterlerinden de kısaca bahsettiğine değinmek istiyorum. Kitabı dün gece tarifsiz acılar içinde bitirirken bazı yerlerde duraklayıp uzun uzun düşündüm; neden kendimize bunu yapıyoruz, aşk hakikaten var mı, neden yanlış kişilere aşık olup hayatımızı Orhan gibi mahvediyoruz ve aklımız da başımızda…
Zeynep Nisan (1000Kitap)
Ayrılık gitmek değildir, hayaller umutlar yürekten gönderilmiyorsa…
Orhan yarası çok ağırdı aşkla bağlandığı Firdevs’ten. Bir anda ortadan kaybolmasını ve aylar sonra mektup göndermesini anlamıyor her gün daha da yoruluyordu. Arkadaşının Saklıkuyu’ya gitmesi önerisini umutsuzca kabul etti. Saklıkuyu’ya giderken yaşadığı tersliklere rağmen dönmekten hiç vazgeçmedi ve sonra Saklıkuyu’da Orhan’ı göndermek istemiyordu yağmur hiç kesilmedi. Kesildiğinde ise ona iyi gelen arkadaşları olmuştu. Üstelik onların hüzünlü hikâyeleri çok etkilemişti ve ayrıca Defne, onunla sohbetleri Orhan’a iyi gelmeye başlıyordu.
Önceki kitaplardan sonra (Düşerken, Kaybolan, Geç Kalan) farklı bir roman bekliyordum. Gerçekten “Aşıklara Yer Yok’u” çok beğendim.
Büşra Bilen (Kitapyurdu)
Yazarın kalemine hikayelerine hayranım, bu kitabına da başladım ve altını çizmediğim satır neredeyse yok. İnsanların duygu durumunu özellikle saklanan acıları gün yüzüne çıkaran ve bunu tarifi mümkün olmayan cümlelerle “ben de böyle hissettim, ama anlatamamıştım“ dedirten, bir yazı üslubu var. Tüm külliyatı okudum ve her zaman yeni çıkacak kitaplarını merakla bekliyor olacağım.
elfmet (Kitapyurdu)
Tarık Tufan kitaplarının en sevdiğim tarafı bizim yaşadığımız dibe vuruşları başkalarının da yaşadığını görmek, hayatın en acı ve zorlu taraflarını yaşadığımız dönemde çıkmaza girdiğimizi hissettiğimizde kitaptaki o kahramanlarla beraber bir yerden hayata tutunabilmek… Ahmet Hilmi Bey’in o büyük acısını aynalara ve tamburuna tutunarak hafifletmesi gibi belki de… Okuduğunuza asla pişman olmayacağınız, insanların hayatlarına bakışınızı değiştirebilecek, empati yeteneğinizi de güçlendirebilecek harika bir kitap.
Bahriye Tezcan Kök @1doga.1kitap (Instagram)
Orhan’ın iç dünyasında yaşadığı büyük çatışma aşk, tutku ve takıntı arasındaki sınırın ne kadar geçirgen olduğunu gösterdiği gibi insanın bu şemsiye altındayken dünyadan hiç anlamadan nasıl uzaklaştığının da bir resmini çiziyor. Tam da bundan ‘Âşıklara Yer Yok’ için kısa yoldan gidip ‘bir aşk romanı’ diyemeyiz. Tarık Tufan daha çok insanın bu derin duygu karşısındaki acziyetinin sesini duyurma derdinde ki, bunu da yarattığı karakterle ve ona yaşattıklarıyla çok güzel veriyor.
Eray Ak (Hürriyet Kitap)
Akademisyen Orhan takıntı derecesinde Firdevs’e aşık olur. Gel gör ki karşılıksız bir aşktır. Bu aşkın peşinde kariyerini, işini, hatta ailesini kaybedecek duruma gelir. Bir arkadaşı Saklıkuyu’da bir evi olduğunu ve orada biraz kafasını toparlamasını teklif eder. Orhan Saklıkuyu’da Ahmet Hilmi Bey, Belma ve Defneyle tanışır. Her karakterin farklı hüzünlü hikayelerine, travmalarına tanık oluyoruz. Peki Saklıkuyu Orhan’a iyi gelecek mi? Tarık Tufan kalemiyle tanışanlar bilirler ki karakterlerin ruh halini müthiş yansıtır. Hatta bu kitabı okurken ben Orhan’ın yakasına yapışıp bi silkelemek istedim. Zaman zaman sinirlendim. Çokça hüzünlendim bu hikayede. Hikayede geçişler çok iyiydi.
Dilek (1000Kitap)
Romanın kahramanı olan Orhan aslında iç içe girmiş iki hayatın içinden gelgitler yaşayan biri. Bu romanın havasını sıkıcı olmaktan kurtarıyor. Bu durum bizi kader denilen muammanın dalgalarında sallandırıp durduruyor. Orhan bu çözemediği kaderle bir küçük mücadelesi de var tabi. Nihayetinde teslim olsa da… Anne ve özellikle babası ile yaşadığı gerilim ise onu bambaşka bir noktaya götürüyor. Babasının istediği bir adam olmayı beceremeyen belki de hiç de öyle olmak istemeyen Orhan başına başka işler de açıyor. Babasının tahakkümünden kaçan Orhan bir aşkın karşı konulmaz hapsine kendisini mahkum ediyor. Ve o aşk onu yerle bir ederken başka bir yere de onu sanki usulca teslim ediyor.
Mücahid Aksut @mucahidaksut (Instagram)
Orhan’ın sadece kendi acılarına odaklanmayıp etrafındaki insanların da acılarına şahitlik etmesi, birbirleriyle olan iletişimleri, hayata tutunma çabaları öyle güzeldi ki.. İnsan kendini anlayan insanların yanında cesaret buluyor, kendisiyle özgürce yüzleşiyor. Belki de bu yüzdendir Ahmet Hilmi Bey’in aynalarında Orhan’ın acılarıyla yüzleşmesi..
Bu kitapta unutamayacağım derinlikler var! Empati kurduğumda aldığım dersler..
Tek kelimeyle muhteşemdi. Ne söylesem eksik kalacak okuyun, yaşayın!
Pınar @pinarin_kutuphanesi (Instagram)
İç dünyası çalkantılı bir adamın birine aşık olması, sevgi duyması normal olmuyor. Kendi sorunlarında boğulan, huzursuz biri aşık olmaktan çok takıntılı oluyor. Karşı tarafın hislerini anlamıyor, yanlış kararlar veriyor.
Tarık Tufan böyle insanların yaşadığı huzursuzluğu, takıntı ve tutkuyu Orhan karakteriyle öyle güzel yansıtmış ki, ben okurken içimde hissettim o acizliği, zavallı olma durumunu.
Sema Necef Öklü @kitapsemasi (Instagram)
Tarık Tufan’ın bizi yıllar öncesine götüren ve oradaki acıları yüklenip günümüze taşıyan bu hikayesi çok dokunaklı ve biraz da masalsı bir gerçekliği olan bir roman. Yazarın aşina olduğum yazım tarzı ile yine kalbimizi fetheden bir kitap olmuş diyebilirim. Tarık Tufan sevenlerin kitaba yoğun ilgisi var, yeni tanışacak olanlar için iyi bir başlangıç olabilir. Buradan yola çıkıp diğer kitaplarını da merak etmek yüksek ihtimal 🙂
Çok Okur Kişi @cokokurkisi (Instagram)
Bir haftadır elimde olan romanın bitmesini hiç istemedim. Sayesinde hem tatil yapıp hem de edebi bir ziyafet çektim. Çok güzeldi. Romandaki karakter sayısı çok fazla değil ama her karakter bir özelliğiyle belirgin bir biçimde insanın zihninde yer ediyor. Özellikle de Orhan, Firdevs ve Defne karakterleri çok güçlü ve unutulmaz tipler bence.
Suat Serenkili (1000Kitap)