Sanki kahvaltıda iki kişi değilmişiz, sanki mutluluktan ölüyormuşuz, günlerden de pazarmış üstelik, ev misafirle dolup taşacakmış, saatlerce neşe içinde yiyip içecekmişiz gibi kahvaltı hazırlıyordum.
Osman’ın şaşkınlığı kızgınlığa dönüştü.
“N’apıyorsun sen ya? Madem kimse gelmeyecek, niye her şeyi çıkarıp ziyan ediyorsun?” diye bağırdı.
Hem güldüm, hem şaşırdım. Osman zarar, ziyan, israf nedir, bilmezdi çünkü. Ayrıca Osman bağırmazdı da, yüksek sesle bile konuşmazdı.
Çocukluğumda babaanne demem gereken nefretlik Fikriyanım’ı hatırladım. Asla benimsemediğim, “babaannem” diyemediğim Fikriyanım, gerçekten babaannemdi, babamın özbeöz annesiydi. (Annemden nefret ettiği için benden de nefret eden korkunç büyükanne.) Yemeğimi bitirememişsem ve babam yanımızda değilse, kaşığın tersiyle parmaklarımın eklem yerlerine vurur, “Madem yemeyecektin niye ziyan ettin!” diye bağırırdı.
Parmaklarıma vurmasın diye, gözyaşlarım aka aka yemeğimi bitirirdim. Bitirince beni sevecek sanırdım, yine sevmezdi. Yüzüme küçümseyerek bakardı. Kaküllerimi çekiştirirdi. “Söyle bakalım, sen de büyüyünce anan gibi orospu mu olacaksın?” derdi.
Gülüşündeki kötülükten anlardım ki, anam gibi orospu olayım istiyor.
Ama beni babaanne mahvetmedi. Beni ben mahvettim. Ya da beni hayat mahvetti. Ya da babam, annem, babaanne, Süleyman Amca, herkes. Beni kimin mahvettiğini bilmiyorum. Sadece mahvolduğumu biliyorum.
Osman öfkeyle bağırınca aklımdan bir an masanın örtüsünü çekip üstündeki her şeyi yere indirmek, mutfakta ne varsa kırıp dökmek geçti. Yapmadım. Bugün için bambaşka planlarım vardı. Planlarımı bozmaya niyetim yoktu. Osman’ı kuşkulandırmamalıydım, açık vermemeliydim.
“Hadi otur,” dedim kaygısızca. Sanki yetmiş küsur saattir gözüne uyku girmeyen ben değildim. “İçimden geldi kahvaltı hazırladım, ne var?”
Kahvaltının zenginliği gözünü okşamıştı, oturdu. Bardaklara· çay, tabaklara ikişer dilim yumurtalı ekmek koydum. Birini ısırdım. Sıcacık, yumuşacıktı. Çok güzel olmuştu.
“Fikriyanım yumurtalı ekmeğe ekmek balığı derdi,” dedim ağzım dolu dolu. “Bunun neresi balığa benziyor Allah aşkına?” Cevap bekler gibi bakıyordum, gülüyordum. “Sana babaanne Fikriyanım’ın ne kadar korkunç bir kadın olduğunu anlatmış mıydım?”
Halimdeki delimsirek neşe sesime de yansımış olmalı ki çok gerildi.
“Senin neyin var?” dedi vereceğim cevaptan deli gibi korkarak.
“Bilmiyorum, ilaçlar iyi geldi galiba,” dedim.
İlaçların gerçekten işe yaradığını sandı, rahatladı.
Aşkımızın ipini çektiğim o ilk geceden, yetmiş küsur saat önce ruhumun katledildiği son geceden ve ikisinin arasındaki gecelerden haberi yokmuş gibi davranıyordu.
Oysa biliyordu.
Bildiğini biliyordum.
O ilk geceye ‘aşkımızın ipini çektiğim gece’ demek hoşuma gidiyordu. Mağdur gösteriyordu beni, romantik gösteriyordu. Mağdur ve romantik görünmek hoşuma gidiyordu. Bu benim tabiatımdı. Aynı zamanda silahımdı. Ama her defasında kendimi vuruyordum.
Aslında mesele o geceye ‘aşkımızın ipini çektiğim gece’ demek değil, aşkımıza ‘aşkımız’ demekti. Ben aşkın ne olduğunu biliyordum. Osman’la yaşadığımız şey aşk değildi. Aşka çok benzediği zamanlar olmuştu. Ama tümüyle aşk değildi. Başka bir şeydi. Benim boğucu derin umutsuzluğumdu. Kapandaki fare gibi çaresizliğimdi. Tuzağa düşmüşlüğümdü. Sevilmeyi ölesiye isteyişimdi.
Ama aslında asıl-asıl-asıl mesele, aşkımızın değil, hayatımızın ipini çekmeye karar vermiş olmamdı. Ben aşk olmayan aşkımızı çoktan boşvermiştim. O ilk gece ile son gece arasındaki geceler boyunca ilmeği boynumuza geçirmiştim. Şimdi ip elimdeydi. Çekersem ikimizin de ipini çekmiş olacaktım. Hayatımızın ipini çekmiş olacaktım.
Delirmemek için ilaç alıyordum. Delirmekten kastım, aklımın başımda olmayışı değildi. Aksine, aklım fazlasıyla başımda olduğu için delirmekten korkuyordum. İyice gerilmiş bir lastiğin kopması gibi ikiye bölünmekten, iki ayrı yöne şiddetle savrulmaktan, parçalarımın duvara çarpmasından korkuyordum.
* Bu okuma parçası Ayfer Tunç’un Can Yayınları tarafından yayımlanan “Yeşil Peri Gecesi” isimli kitabından alınmıştır.
Yeşil Peri Gecesi – Ayfer Tunç
Can Yayınları
https://www.canyayinlari.com/yesil-peri-gecesi-9789750748196