Stoacı filozof Seneca MS 64 yılında arkadaşlık kavramını sorguluyordu. Düşünsel açıdan Stoacıların karşı kutbunda yer alan Epikürcüler, insanların arkadaş edinmesinin tamamen fayda sağlama amacı taşıdığını düşünüyorlardı: “Hastalandığında yanı başında oturacak ya da başın sıkıştığında veya zincire vurulduğunda yardımına koşacak biri.” Fakat Senecaya göre işin aslı bambaşkaydı. Bilge bir insan için arkadaş edinme sebebi, “hastalanırsa yanı başında oturabileceğin ya da düşmanların eline düşerse yardımına koşabileceğin biri” bulunmasıydı. İyilik insanın görevi olmanın ötesinde, bir mutluluk kaynağıydı: “Hiç kimse her şeyi kendi amaçlarına devşirerek mutlu mesut yaşayamaz. Kendiniz için yaşamak istiyorsanız başkaları için yaşayın.”
İnsanlar başka insanlara ihtiyaç duyar; yalnızca yoldaşlık veya zor zamanlarda destek arayışında olduklarından değil, insaniyetlerinin gereğini yerine getirmek için. Bu anlayışa tüm antik çağ felsefesi boyunca rastlanır ama oikeiösis, yani benliğin ötekine bağlanması üzerine kurulu ahlaki bir psikoloji ortaya koyan Stoacılar bunun en şiddetli savunucusuydu. Stoacılar benliğe bel bağlamakla nam salmıştı fakat onlar için benlik tekil değil müşterekti. Stoacılara göre gerçeklik, her bir insanda mantık biçiminde tezahür eden kutsal rasyonalite ilkesi Logos tarafından yönetiliyordu. Yüzyıllar sonra John Donne’ın dile getirdiği gibi, hiçbir insan ada değildi. Herkes, o büyük “mantık müştereki’ne mensuptu ve insaniyet paydasında buluşmaları nedeniyle birbirleri için değerliydiler. Stoacı imparator Marcus Aurelius’a göre dünya, mantık ve “karşılıklı sevgi” altında toplanan insanların yurdu olan “yekpare bir şehir’îdi.
Herkes bu müştereklik anlayışını benimsemiyordu. İnsanlığı bir birlikten ziyade her biri şahsi çıkar ve şahsi hazlar doğrultusunda hareket eden bireylerin meydana getirdiği bir küme şeklinde tanımlayan Epikürcüler bu fikre hiç katılmıyordu. Stoacılar da insanların kendi menfaatlerini düşündüğünü kabul ediyordu ama bunu bireyci olmayan bir şekilde yorumluyorlardı. Herkes temel bir kendine bağlılık hissiyle doğuyor ve insan olgunlaşıp mantık birliğine dahil olunca, bu bağlılık başkalarına bağlanmaya altyapı teşkil ediyordu. Aristoteles’e göre arkadaşlık, insanın kendisini düşünmesinin dışarıya yayılmasıydı. Stoacılar da bu fikirden yola çıkarak, benliği oikeidsisin iç içe halkalarının merkezine oturtan bir anlayış geliştirdiler. Merkeze en yakın halkaları kan bağı bulunan akrabalar oluşturuyor, bunları arkadaşlar ve komşular takip ediyordu ve aşama aşama dışa doğru genişleyen halkalar tüm insanlığı kapsıyordu. Bağlılık derecesinin her kademede aynı olup olmadığı tartışma konusuydu. Aristoteles insanlığın geneline duyulan bağlılığı “odağından uzaklaşmış” ve “yoğunluğunu yitirmiş” diye tanımlamıştı. İlişki ne kadar yakınsa duygusal bağların o denli güçlü olacağını, en sağlam bağlılık deneyimi ebeveynler ile çocuklar arasında yaşanırken yabancılara gösterilen iyi niyetin ardında sevgiden çok sorumluluk yattığını ileri süren kimi Stoacılar da onunla aynı görüşteydi. Alenen Stoacı olmasa da Stoacılıktan büyük ölçüde etkilenmiş olan Romalı devlet adamı Cicero, De Officiis (MÖ 44) adlı önemli eserinde, aileye başkalarından daha fazla yakınlık duymanın gayet doğal olduğunu belirtmişti. Ancak başka bir yerde, yakın ilişkilerin insanlığın geneline yayıldığını savunup hemşerilerini yabancılardan daha fazla önemseyenlerin “insanlığı bir araya getiren duygusal ortaklığı parçalama” tehlikesi taşıdığı uyarısında bulunmuştu.
Marcus Aurelius, “Bir insan için gerçek haz, yaradılışına uygun davranmaktır. İnsan, hemcinslerine iyi niyet göstermek için yaratılmıştır” diye buyurmuştu.
Doğru düzgün bir karakter söz konusuysa, ister yabancılarla ister samimiyet duyulan kişilerle ilişkili olsun, oikeidsis keyif veren bir erdemdi. Stoacılar çilekeşti; onayladıkları hazlar şehevi ya da bedensel değil, doğanın birliğiyle bütünleşmesini sağlayarak bireyin içindeki iyi yürekliliği artıran “haletiruhiye” ile ilişkiliydi. Kökenleri çocukluğun ilk dönemlerindeki duygula nımlara dayanan iyiliğin doğallığı, onu “ruhu genişleten” bir mutluluğun kaynağı yapıyordu. (Her ne kadar Stoacılar aksini iddia etse de çoğu Epikürcü de buna benzer bir inanca sahipti. Epikuros “dünyanın etrafında dans eden” dostluğun yol açtığı neşe hakkında şaşaalı sözler kaleme almıştı.)
(…)
İskoç filozof Francis Hutcheson’ın belirttiği üzere, Aydınlanma döneminde iyilik ve benzeri şeyleri kapsayan bir anlam ta şıyan hayırseverlik, şahsi çıkarın sağladığı hazların yanında son derece sönük kaldığı tatlar sunan temel bir içgüdüydü. “İyiliksever olmak insanın erişebileceği en üst mutluluk seviyesidir.”
Kapitalist gelişimlerin toplumsal bölünmeler yaratan et kileriyle alevlenen bu inanç, 18. yüzyılda alabildiğine yaygınlaştı. Giderek kâr güdümlü hale gelen rekabete dayalı dünyada, yeni toplumsal bağ kaynaklarına ihtiyaç vardı ve vaazlarda, şiirlerde, rehber kitaplarda ve romanlarda coşkuyla yüceltilen doğal iyilik de bu iş için biçilmiş kaftandı. Hâlâ insan psikolojisinin bencilliğini savunan pek çok kişi vardı ama onlara yürekleri “toplumsal şefkat” ve “uygulamalı filantropizm” ile çarpan, “hayırseverlik” yanlısı, niyeti ciddi bir ordu eşlik ediyordu.
Sonuçlar çarpıcıydı. İngiltere ve Amerika’da yayılan yardımsever eylemcilik akımı kölelik, çocuk istismarı ve hayvanlara zulmedilmesi gibi göz ardı edilen ya da savunulan kötülüklerle mücadeleye girişti. “İnsanlığın dostları” toplumsal sahayı kate dip arkalarında zengin bir kurumsal ve ideolojik miras bıraktılar. Hayırseverliğin en âlâsı buydu. En beter haliyle, ki yüzyılın ilerleyen dönemle rinde beterin beteri ayyuka çıktı, hiciv ustalarının çokça ala ya aldığı aşırı içli bir yufka yüreklilik kültü seviyesine düşüyordu.
“Manevi gözyaşı” bilhassa aşırı yumuşak kalplilikleriyle övünen kadınlar arasında moda oldu. Konuya şüpheyle yaklaşanlara gün doğmuştu; hizmetçilerini boğaz tokluğuna çalıştırırken öksüz köpek yavruları için gözyaşı döken duygusal insanlarla dalga geçiyorlardı.
Yani tüm iyiliksever davranışların ardında bencillik yattığını düşünen Hobbes yandaşı şüpheciler haklı mıydı?
(…)
Adam Philips & Barbara Taylor – İyilik Üzerine
Çevirmen: Selin Siral
Ayrıntı Yayınları
https://www.ayrintiyayinlari.com.tr/kitap/iyilik-uzerine/1822