-Yazarlar grevinin etkileri üzerine bir doktorun görüşü-
Konuklardan hiçbiri benim başkan olacağımı bilmiyordu henüz. Yine hiçbirinin ‘Baba’nın ölüme ne kadar yakın olduğundan da haberi yoktu. Frank’in resmi açıklaması ‘Baba’nın rahat koşullarda dinlenmekte olduğu ve herkese en iyi dileklerini gönderdiği şeklinde olmuştu.
Frank’in ilan ettiği etkinlik düzenine göre Büyükelçi Minton, Yüz Şehit onuruna çelengini denize bırakacak ve sonrasında uçakların denizdeki hedefleri vurmalarının ardından Frank birkaç söz edecekti.
Onlara kendisinin ardından benim de bir konuşma yapacağımı söylemedi.
Bu nedenle bana yalnızca konuk bir gazeteciymişim gibi davranılıyordu ve ben de sağda solda zararsız granfalon faaliyetlerinde bulunuyordum.
“Merhaba Anne,” dedim Hazel Crosby’ye.
“Aman benim oğlum da buradaymış!” Hazel kollarım açarak beni kucakladı ve çevresindeki parfüm bulutunun içine çekti. Sonra etraftakilere, “Bu çocuk Hoosier!” dedi.
Baba ve oğul Castle, davetlilerin geri kalanından ayrı duruyordu. Uzun zamandır ‘Baba’nın sarayında hoş karşılanmadıkları için o gün neden davet edildiklerini merak etmişlerdi.
Genç Castle bana ‘Acar’ diyordu. “Günaydın, Acar Muhabir. Ne var ne yok yazı dünyasında?”
“Sana sormalı,” dedim.
“İnsanoğlu aklını başına devşirene dek tüm yazarları greve çağırmayı düşünüyorum. Sen de destek verir misin?”
“Yazarların grev yapma hakkı var mı ki? Polisin ya da itfaiyecilerin sokağa dökülmesi gibi bir şey olur bu.”
“Veya üniversite hocalarının.”
“Veya üniversite hocalarının,” diyerek ona katıldım. Sonra başımı salladım. “Hayır, vicdanımın böyle bir grevi destekleyebileceğini sanmıyorum. İnsan yazar olduğunda tam gaz güzellik, aydınlık ve ferahlık üretme konusunda kutsal bir ant içer bence.”
“Birdenbire hiçbir yeni kitap, yeni oyun, yeni şiir üretilmez olsa, insanların nasıl sarsılacağını düşünmeden edemiyorum…”
“İnsanlar sinek gibi düşüp ölmeye başladıklarında ne de gurur duyarsın kendinle!” dedim.
“Bana kalırsa kuduz köpekler gibi ölürler; birbirlerine hırlayıp saldırarak ve kendi kuyruklarını ısırmaya çalışarak.”
Baba Castle’a döndüm. “Efendim, bir insan edebiyatın tesellisinden mahrum bırakıldığında kendisini nasıl bir ölüm bekler?”
“İki şekilde olabilir,” dedi. “Kalbinde bir bozukluk meydana gelebilir ya da sinir sisteminde körelme.”
“İkisi de pek nahoş olsa gerek,” dedim.
“Öyledir,” dedi Baba Castle. “Tanrı aşkına ikiniz de yazmaya devam edin lütfen!”
Kedi Beşiği – Kurt Vonnegut
Çevirmen: Mahir Ünsal Eriş
Can Yayınları
https://www.canyayinlari.com/kedi-besigi-9789750751134