Fantastik ne demek? TDK Sözlüğüne göre tanımı çok kısa; “Hayali.” Edebiyat terminolojisi açısından bakılırsa İngilizce kökenli bu tanımlama; “gerçekte var olmayan, hayal gücüne dayalı.” demek oluyor.
Güzel!
Güzel de, o zaman başka bir soru daha çıkıyor ortaya!
Neye göre gerçekte var olmayan? Hangi hayal gücüne dayalı olarak?
‘Toplumun genel kuralları elbette’ diyecek olduğumda karşıma; o halde birinin uydurduğu şey önerilmeye değer bir şey mi, herkesin uydurduğu şeyin edebi değeri olur mu? soruları çıkıyor.
Ardından üniversitede karşıma dikilen “bu neye yarayacak?” diye düşündüğüm benzer bir şey aklıma geliyor. Absürt Tiyatro diye bir tür var. Kısaca saçma tiyatro demek. İlk bakışta insanın kafasını çevireceği boş bir uğraş gibi görünüyor. Ancak esasa baktığınızda absürt tiyatro; içerisine girene kadar -buna uzaktan bakınca da denebilir- saçma olsa da, kendi bütünlüğü içerisinde tutarlı olan demek.
Anlayacağınız sokakta duyduğumuz “saçmalama artık…” ile başlayan cümlenin muhatabı değil. Absürt Tiyatroya ilk aklıma gelen örnek Beckett’ın Godot’yu Beklerken’i. Metnin içerisine girmeyi başaran okurlar ve izleyiciler ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Uzatmadan fantastik olan nedir sorusuna kısa bir cevap daha verip kitaplara geçelim. Sizce yaşamın içerisinde fantastik olmayan bir şey var mı? Doğumumuz; eşlerin birleşmesi sonucu annenin karnında büyüyen bizim oluşumumuz mu çok sıradan? Tohum ya da fide diye toprağa diktiğimiz dal veya gömdüğümüz çekirdeğin güneş ve su ile beslenip şeftali, elma, armut ağacına dönüşmesi mi? İnsanın alnının hemen altında bulunan iki toparlak yağ bezesinin ki biz buna göz diyoruz, alemi temaşa etmesi mi?
Bu listeyi en sıradan sandığımız şeyler üzerinden istediğiniz kadar uzatabilirim. İslam dünyasının çok tartışılan büyük isimlerinden İbn Arabi; “şey‛lerin (diğer varlıkların) varlık bulması, onların Hak aynasında zuhûr etmelerinden başka bir şey olmadığından, aynlar (varlıkların sâbit hakîkatleri) ancak bu düzlem sayesinde var olurlar. Bu da nihâî anlamda, görüntünün varlığı aynanın varlığına bağlıdır, demektir.” der.
Kısaca demek istiyor ki, her şey sanatkarın bakışına göre anlam kazanır. Var ya da yok, anlamlı ya da zararlı olur.
Şimdi fantastik edebiyata dönelim; dışarıdan bakılınca hayali hatta saçma ama içine girdiğinizde yani kendi evreninde tutarlı. Kime göre? Elbette metnin sahibine. Tabii ki, bu söylediklerimin hepsi nitelikli eserlerle ilgili belirlemeler.
Bu kadar şeyi şu cümleyi kurmak için söyledim; Fantastik Edebiyat; gerçeğin bütün boyutlarıyla sıradan olmayan bir üst bakış tarafında yorumlanmasıdır. Yaratılması değil, yeni bir bakışla hayrete şayan bir şekle dönüştürülmesidir.
Artık önerilere geçebiliriz. Hemen söyleyeyim bu beş epeyce artırılabilir ve siz Fantastik Edebiyatın içerisine girdiğinizde, Bilimkurgu, Distopya, Ütopya diye uzanan olağanüstü bir yıldız sisteminin de içerisinde kaybolmaya razı oluyorsunuz demektir.
1- Yerdeniz Büyücüsü Serisi – Ursula K. Le Guin
Metis Kitap
Eklemelerle altı kitaba kadar çıkarılmış olsa da serinin ana omurgası; Yerdeniz Büyücüsü, Atuan Mezarları, En uzak Sahil, Tehanu isimli dört kitaptan oluşuyor.
Seri bilimkurgu klasikleri arasında kendini öne çıkartacak özellikleri içerisinde barındırıyor. Oluşturduğu atmosfer, kurgu ve ortaya çıkardığı karakterler açısından özel bir öneme sahip. Zamanı, zamansızlığı, gücü, büyücülüğü ve aslında göz bağlayıcılık olan meseleyi ilginç bir şekilde izah ediyor. Antik Yunan tragedyalarını andıran bir havası var. Bu türü sevenler için oldukça ideal. keyifle okunacak bir seri gibi duruyor.
“İnsanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol, iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka yapacak şeyi kalmayıncaya kadar.” (Yerdeniz Büyücüsü)
“Varlığın Pınarları, hayattan daha derindir, ölümden de.” ( En Uzak Sahil)
2- Mars Yıllıkları – Ray Bradbury
İthaki Yayınları
Yazarın dehasını ortaya koyduğu kitapların başında geliyor. İnsan nereye giderse gitsin kendisi ile beraber eksiklerini, sorunlarını, zalimliklerini de peşi sıra sürüklediğini anlatan ve bunu anlatmak için Mars’ı mekan olarak kullanan bir kurgu. Kurgu içerisinde hayata dair gerçekler var, insan hakları ihlalleri var, ırkçılık var, eşitsizlik var, insanların birbirlerine yaptıkları zulümler ve işkenceler can acıtıcı cümlelerle yerini alıyor ve insanın olduğu yerdeki en büyük gerçek olan saldırma içgüdüsü müthiş bir şekilde anlatılıyor. Kitabı bitirdiğinizde insanın içindeki kötülük durdukça nereye gitse yurtsuz kalacağı gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz.
Savaşlar gittikçe büyüdü ve sonunda Dünya’yı öldürdü. İşte sessiz radyo bu demektir. Biz, bundan kaçtık.
Unutulmuş banyo küvetlerinden taşan sular oturma odalarından, verandalardan, bahçelerden geçerek yüzüstü bırakılmış çiçekleri besliyordu.
Keşke Marslılara kefenlerini giyecek, boylu boyunca uzanacak, düzgün gözüküp ölmek için başka bir neden bulacak zaman vermiş olsaydık.
3- Empedokles’in Dostları – Amin Maalouf
Yapı Kredi Yayınları
Öncelikle Amin Maalouf’tan bir distopya okumanın bile yeterince güzel olduğunu söylemeliyim. Hep tarihin yüzlerce yıl önce kapanmış sayfaları arasından kahramanlarını ve konularını seçen yazar bu kez bir kötücül gelecek tasavvuru ve aynı zamanda bir siyasi komplo teorisiyle karşımıza çıkıyor.
Roman dünyanın bir nükleer savaş tehdidine feci şekilde muhatap olduğu günlerde başlıyor. Her ülke elindeki nükleer gücü kullanmaktan çekinmeyeceği tehditleriyle büyük güç kabul edilen Amerika’yla mücadeleye girmeleri halinde kaybetmek yerine dünyayı ateş çemberine dönüştürmekten çekinmeyeceklerini açıkça ifade ediyorlar. İşte o anda devreye bütün güçlerin üzerinde olduğu kayıtsız şartsız anlaşmak zorunda kaldıkları Empedokles’in Dostları giriyor.
Biz bütün bu olanları biri çizer diğeri yazar olan iki kişinin yaşadığı küçük bir adada çizer olan Alec’in günlüğünden takip ediyoruz.
Tatminsizliğin “Tarihin binek hayvanı” olduğunu ve onsuz hiçbir yöne ilerlenemeyeceğini söyledi.
İnsanların Körleşme arzusu hep hafife alınır. Var olduğunu bilmek istemiyorlarsa, ömürleri boyunca yanından geçip seni asla görmeyebilirler.
Gerçeği de hak etmek gerekir öyle değil mi?
4- Momo – Michael Ende
Pegasus Yayınları
Kimsesiz bir çocuğun antik tiyatro kalıntısında başlayan hayatı çevresinde dostluğun ve zamanın önemi anlatılıyor. Sıcak bir öyküsü olan masalın içinde elbette fantastik öğeler önemli bir yer tutuyor. Masallar zaten böyle olur diyenlere hak veriyorum ama çocukların yetişkinler kadar bu çizginin iki yanını iyi hesap edemeyeceklerini, bizim onlara yol göstermemiz gerektiğini hiç olmazsa yolun başında olanlar için hatırlatmak isterim. Zira zamanı kullanmak insani bir durum olsa da onu yaratıp dağıtmak çok geniş bir çerçevede varoluşun izlerini taşıyor. Büyük bir meseleyi masal kahramanları eşliğinde güzel anlatan yazarın söylediklerinin anlaşılması zaman zaman bir sözlük gerektirebilir. Ailenin büyüklerinden daha iyi bir sözlük yazıldığını ise sanmıyorum. Büyüklerin de zevkle okuyacağı, çocuklarla kitap okumak istiyorum ama nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum diyenler içinde harika bir başlangıç noktası gibi duruyor Momo.
Momo’nun hiç kimsenin yapamayacağı şekilde başardığı şey dinlemekti.
Düzgün atmasını bildiği halde, kör ve sağır olan nice yürekler vardır.”
Sana bir akıl vereyim: Kendini fazla ciddiye alma!
5- Kurucunun Kızı – Emy Engel
Yabancı Yayınları
Seri iki kitaptan oluşuyor Kurucunun Kızı, Devrimin Kızı. Fantastik Edebiyatın Genç Kurgu diyebileceğimiz türüne ait kitaplar.
Aşkın önündeki bürokratik engelleri anlatan seride, birbirine düşman iki aile ve onların çocukları var. Nükleer felaketler sonucu yok olan dünyada kalan az sayıda insanın oluşturdukları devleti kuran aile ve sonrasında yönetimi ele geçiren aile arasındaki düşmanlığın yanı sıra, insanlara dayatılan doğasına aykırı kurallara başkaldırının izleğinde insanı yeniden tanımaya çalışıyoruz.
Çocukların evlenmelerini doğum sıralarına göre bir kurala bağlayan kanunların gölgesinde boğuşan iki ergenin başına gelenler aslında dünyanın başına gelenlerle koşut yürüyor.
İkinci kitap Devrimin Kızı’nda ise ölüme terk edilme pahasına sürgüne gönderilen çiftlerden birinin yaşamla mücadelesi ve aşkın neler yaptırabileceğini izliyoruz. Gençler için iyi Distopya örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor seri.
“Her zaman düşündüğünden daha az vaktin vardır.
Bu yüzden vaktini boşa harcama.”
Bir kızın tek değeri nasıl bir evlilik yaptığı, bir adamı nasıl mutlu ettiği ile ölçülüyordu.
Kime aşık olacağımızı seçemezdik. Aşk bizi seçerdi. Aşkın kendi planları vardı ve tek yapabileceğimiz yolundan çekilmekti..
İrfan Gürkan Çelebi (Yazar)
Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmasının ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dramatik yazarlık eğitimi aldı. Televizyon ve radyo programları hazırladı. Yazdığı oyunlar Devlet Tiyatroları’nda ve özel tiyatrolarda sahnelendi. Hâlen yazarlık, yönetmenlik ve oyunculuk çalışmalarına devam etmektedir. Bugüne kadar yetişkin ve çocuk edebiyatı türlerinde 49 kitabı yayımlanmıştır.
Youtube: https://www.youtube.com/@okumasanati