“Kaçınılmaz olanı ertelerken kendimi oyalıyor olmamdan endişe duyuyorum bazen.”
Martin McDonagh üç Oscar’lı filmi Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri‘den (Three Billboards Outside Ebbing, Missouri) beş yıl sonra, yine çok sevilen In Bruges filminde harika bir ikili performansı sunan Colin Farrell ve Brendan Gleeson ikilisinin başrollerinde olduğu The Banshees of Inısherin (Inisherin’in Ölüm Perileri) filmiyle beş yıl sonra yönetmenlik koltuğuna dönmüş oldu.
İrlanda’nın batısında bir adadaki iki yakın arkadaşın ilişkisini konu alan film, Pádraic ve Colm isimlerindeki bu iki arkadaştan birinin bu dostluğu artık devam ettirmek istememesi üzerinden gelişen olayları aktarıyor. Tabi şimdiden 9 Altın Küre adaylığı bulunan filmde bu çıkış noktasından fazlası var.
İZLEYİCİ GÖRÜŞLERİ
Son zamanlarda izlediğim en dokunaklı, sarsıcı filmlerden biri. Dışarıdan, ömür boyu süren bir dostluğun dağılmasıyla ilgili olsa da, İrlanda İç Savaşı için bir metafor görevi görüyor. Çevre ve tarih yerel olabilir, ancak tema tamamen küreseldir. Dostlar, kardeşler bir milletin en kötü anında birbirine düşman olmuş ama son sahnede anlıyoruz ki iyilik her zaman insanın kalbinde var. McDonagh, zamanı aşan bir film çıkardı. İki başrol oyuncusu da harika.
Sayar Bose (Mubi)
Bu kaliteli drama, barındırdığı metaforlar bakımından izleyici için bir düşünsel dedektiflik hikayesine dönüşüyor. Yönetmenin sağa sola serpiştirdiği akıllıca metaforların ne kadarını keşfederseniz filmin anlam dairesini o kadar genişletebilir, mesajlar üzerine düşünmenin yani bir nevi cinayeti çözmenin hazzını yaşayabilirsiniz. Yoksa elimizde “bir köylünün inadı” basitliğinde bir özet kalır ki bu da film için yapılabilecek en kötü özet denemesi olurdu. 🙂
Erdem Demirci (Kitapika Editör)
“The banshees of inisherin” Sıradanlığın ortasında yaşayıp giderken yol ayrımlarının aniden gelip çatması ve bu durumun insan ruhunda yarattığı “kaybetmiş olma” hissinin ağırlığı. Nefis işlenmiş.
Meftun Eda Cebeci @MeftunEda (Twitter)
Potansiyelini çatır çatır harcadığını fark eden her insanın hızla akan zamanla birlikte paniğe kapılması, yalnızlık ve çaresizliğin döngüye girmesi… the banshees of inisherin… 8/10.
volkan @vol7kan (Twitter)
Filmi sanki martin mcdonagh değil de irlandalı nuri bilge ceylan çekmiş gibiydi. Yol ayrımının hem mecaz olarak hem de gerçek olarak gösterildiği bir sahne vardı. Çok hoşuma gitti o sahne.
infradoam (Ekşi Sözlük)
İzlediğim en iyi- daha doğrusu en ilginç- ayrılık temalı filmlerden biri. ömür boyu yakın arkadaş olan iki kişinin ayrılma sürecini “benim başıma gelse ne yapardım, nasıl davranırdım?” sorusunu hep sorarak izlendiğinde, yer yer tebessüm ettirse de insanın boğazı düğüm düğüm oluyor. filmde “ayrılmak” isteyen colm’u (brendan gleeson) anlamaya çalışıyorum, ama padraic’ın (colin farrell) bu durum karşısında şaşkınlığı ve sonrasında girdiği depresyonu beni ona daha çok yakınlaştırdı.
Saltug (ekşi sözlük)
İrlanda açıklarında bir ada. Sene 1923. Sıradan bir durum sıra dışı bir şekilde anlatılıyor. çok naif, komik de. Basit bir yaşamın aslında iyi bir şey olduğunu; gelişim, farklı olma gibi arzuların mutsuzluk getirdiğini düşündürtüyor film. Ve en önemlisi ‘görmezden gelinme’ ve ‘yok sayılma’nın bir insanın altından sağlıklı olarak kalkamayacağı duygular olduğunun altını önemle çiziyor.
kitapcimendel (Turkcealtyazi.org)
Film; iki sıkı dosttan varoluş sancıları çeken birinin “artık senden hoşlanmıyorum.” diyerek diğerini kendinden uzaklaştırması üzerine bu iki insan arasında gelişen ve sembolik karakterler üzerinden bölgedeki politik ayrışmalara / çatışmalara göndermeler yaptığını düşündüğüm metaforik alt yapısı güçlü bir hikâye anlatıyor. öte yandan bu politik alt yapıdan azade, ana anlatısıyla değerlendirildiğinde dahi film; cehaletin tahakkümü altındaki bir anda kendinin önemli olduğunu düşünen bir bilgenin (!) pasif / inatçı direnişini “sıkıcı ve boş” olduğu gerekçesiyle en yakın dostu tarafından dışlanan “temiz kalpli, kibar” bir adam üzerinden farklı okumalara açık bir kurguyla aktarıyor. çevresi, özellikle kız kardeşi tarafından sevilse de onun yakın bir dostu tarafından terk edilmesiyle yaşadığı dışlanmışlık hissini ve bu hissin yarattığı kendinden şüphe etme durumunu gerilim dozu giderek artan kara mizah unsurları ile süslü bir anlatıyla ele alıyor film.
kingdong (ekşi sözlük)
irlanda’da geçen büyülü gerçekçi bir öykü. gabriel garcia marquez’in acımasızlığını örttüğü mizahına denk bir mizah, yine onun zamanın ipinde asılı kalmış karakterlerine benzer karakterler, bekleşmekteler.
insan en çok dominic’e üzülüyor. mümkünü pek olmayan bir kasabada imkânsız bir aşkın peşinden gidebilecek cahil cesaretine bakıp da acı acı tebessüm etmemek zor.
üç beş çizgiyle dünyalar yaratabilen ressamlar gibi martin mcdonagh da sade bir hikâyeyle ummanlara açılmış. gönlünün genişliği nispetinde herkes alacağını alsın demiş.
cam irmagi tas gemi (eksi sozluk)